Ozan Özavcı, Lozan’daki tek kadın delege olan Bulgar Nadejda Stancioff’un hikayesini anlatıyor.

Dr. Özavcı, The Lausanne Project’in kurucularındandır.

Kadınlar uluslararası ilişkilerde her daim nüfuz sahibi olmuşlardır. Ancak diplomasinin bir meslek kolu haline gelmesinin ardından yaklaşık yüz yıl boyunca hiçbir kadın resmi bir diplomatik makama atanmadı. Bern’de 1892 senesinde gerçekleşen Evrensel Barış Kongresi’ne katılan radikal pasifist Bertha von Suttner bu konuda emsalsiz bir örnekti. Ancak Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ermeni Diana Abgar, Macar Rosika Schwimmer ve Rus Alexandra Kollantaï gibi figürler ilk kadın diplomatlar olarak resmi görevlere atandılar. Tabii bu sadece kadınlar için geçerli olan bir önkoşula bağlıydı: evlendikleri anda istifa etmeleri bekleniyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında diplomatik bir göreve atanan ilk kadınlardan bir diğeri de Nadezhda Stanchova (Muir) olarak da bilinen Nadejda Stancioff’tu (1894-1957). Bulgar delegasyonunun üyelerinden olan Stancioff, konferanstaki tek kadın delegeydi ve çoğu zaman medya tarafından sehven ilk kadın diplomat olarak anılıyordu.[1] Lozan’da Bulgar delegasyonunun sekreter ve tercümanı olarak görev alan Stancioff, Başbakan Aleksandur Stambolyski’nin özel isteği üzerine bu geçici pozisyonu kabul etmişti.

NADEJDA STANCIOFF 20’Lİ YAŞLARINDA
KAYNAK: LIBRARY OF CONGRESS

Nadejda, eski Bulgar Başbakanı Dimitar Stancioff ve Fransız kontes Anna Stancioff’un (evlenmeden önce Grenaud de Saint-Christophe) kızıydı. İngilizce ve Fransızcayı kusursuzca konuşuyor, bunların yanında altı dil daha biliyordu. Stambolyski’ye göre Nadejda Stancioff bu kabiliyetlerinden ötürü Bulgaristan için eşi benzeri olmayan bir değerdi.[2]

Stancioff, Bulgaristan başbakanı ile oldukça yakındı.[3] Temmuz 1922’de başbakan, Stancioff’un Washington’daki Bulgaristan sefaretine başkatip olarak atanmasını uygun buldu. 1919’da Nöyyi’de ve 1922’nin başlarında Cenova’da yaptığı gibi ülkesini Lozan’da da temsil etmek için yeni görevine hemen başlamadı. İçtenliği, güzelliği ve Washington’a atanmasıyla Stancioff, henüz yirmili yaşlarının ortasında Avrupa’da ünlü bir sima haline geldi.

Stancioff’un verdiği sayısız röportajlardan bir tanesi, çoğunluğu kadın olan hayranlarına cazibesinin kaynağını açıklar nitelikteydi. Gazeteci Henry D. Davray “Washington’da narin omuzlarına binecek ağır yükümlülüklerin kendisini etkileyip etkilemediğini” sorduğunda Stancioff, “etkilenmediğini”, yalnızca “biraz gergin” olduğunu söylemişti:

Ama biliyorsunuz ki [bir kadın olarak] erkeklerin verdikleri zarardan daha fazlasını vermeyeceğim. Kadınların insanların bugün büyük acılar çektiği bir bataklık haline gelen Avrupa’yı daha da kötü bir hale sürükleyeceğine inanıyor musunuz?

Davray iğneleyici bir şekilde “ama feminizm yapıyorsunuz, matmazel” dediğinde Stancioff’un cevabı hazırdı: “Hayır, ben [sadece] size kendimi şimdiye kadar yalnızca erkeklere ayrılmış bir kariyere yönelecek kadar güçlü hissettiğimi anlatmaya çalışıyorum.” [4]

NÖYYİ’DE BULGAR DELEGASYONU, 1919
(SAĞDA : NADEJDA STANCIOFF VE ALEKSANDUR STAMBOLYSKI)
KAYNAK: BULGARIAN HISTORY MUSEUM

Stancioff’un atandığı gün erkek kardeşi Ivan’dan aldığı bir telgraf o dönemde kadın diplomatların karşılaştıkları zorlukları özetler nitelikteydi. Ivan sözlerine “Bir kadının yeri evidir,” diye başlıyor ve “kadının görevi diplomatik protestolar düzenlemek değil çocuklarını yetiştirmektir. Taslaklar değil, evini düzenlemektir. Konferanslar değil bebek kıyafetleri hazırlamaktır. Tüm bu sebeplerden, kutlamak şöyle dursun, seni kibarca kınıyorum” diyordu. [5]

Kardeşinin sözlerine son derece üzülen Stancioff kararlıydı. Kasım 1922’de zorlu görev için Lozan’a giden Bulgar delegasyonuna katıldı. Stancioff’un babası Dimitar ve Stambolyski’nin amaçları silahsızlandırılmış Bulgaristan’ın toprak bütünlüğünü güvence altına almaya çalışmak olduğu gibi, bir yandan da Ege Denizi’nde Bulgarlara bir liman kazandırmaktı. Bölgesel ve Askeri Komisyon’da birçok toplantıya katılan Stancioff bu hususta Yunan Eleftherios Venizelos ile girdiği amansız mücadeleyi günlüğüne kaydetmişti.

NADEJDA STANCIOFF VE BULGAR DELEGASYONU, CENOVA KONFERANSI, 1922, KAYNAK: GALLICA

Stancioff konferans esnasında birçok önemli siyasetçi, diplomat ve eşleriyle tanıştı ve onları kendisine hayran bıraktı. “George Nathaniel’in [Curzon] kanlı cevaplarını duyduğum, [Georgy] Chicherin’in her sessiz alayını gözlemlediğim; Ukrayna’nın eşsiz gülümsemesine; Ulysses’in [Venizelos] sahte histerisine … [ve] meslektaşım Harold’a [Nicolson] öfke duymama neden olan [Yunan] yanlısı manevralarına tanık olduğum bu konferanslara, bu salona bayılıyorum…” [6]

Elinde işe yarar pek bir kozu olmayan Bulgaristan’ın pazarlık masasında zayıf olması Stancioff’u usandırmıştı: “Hayat felsefesi: zavallı güçsüz!”. Günlüğünde en azından kendi edinimleriyle avunuyordu: “Madam Bompard’ı tamamen unutan Garroni ile adeta bir sefire gibi muhabbet ettim… İngilizler ve Fransızlara kalbimi açsalar orada ‘Dedeağaç’ yazılı olduğunu göreceklerini söyledim… Garroni ile Torino hakkında İtalyanca konuştum ve Japonlara sayanora dedim.” [7] “Kimse Leydi Curzon’u bile fark etmemişken” gördüğü aşırı ilgiyi “bunaltıcı” buluyordu. [8]

LOZAN’DA BULGAR DELEGASYONU
(SOLDA: NADEJDA STANCIOFF VE ALEKSANDUR STAMBOLYSKI).
KAYNAK: GALLICA

Günlüklerinden anladığımıza göre, Stancioff’un İsmet Paşa ve Curzon arasında 2-3 Şubat 1923 tarihinde, müzakereler kesilmeden hemen önce gerçekleşen haberleşmelerde aracılık yaptığını görüyoruz: “İsmet Paşa ile baş başa görüşüyorum. Ben ağlıyorum, o dinliyor.” Ertesi gün Curzon’a açıkça “tavizlerde bulunmasını ve Yunanlıları bırakmasını söyledim… Diğer hususlar da vardı. [Curzon] benden [İsmet] Paşa’yı [gizlice] görmemi istedi … Ona durumumu anlat, dedi, ne kadar güçsüz olduğumu … [Bu konuşmadan] bir sevgiliyle randevuya çıkmışçasına zevk aldım.”[9] Her ne kadar Curzon ve İsmet Paşa son kez 4 Şubat’ta baş başa bir buluşma gerçekleştirseler de, buradan da bir sonuç çıkmamış, aynı akşam Lozan Konferansı tatil edilmişti. Birkaç gün sonra Nadejda, İsviçre’den ayrılarak yeni görevine başlamak üzere yola çıktı.

İngiliz bir gazeteci tarafından diplomasinin “mucize kadını” olarak tarif edilen Stancioff, “erkeklerin güçlükle edinebileceği bir kabiliyet olan önsezi” yetenekleri sayesinde kadınların doğuştan diplomat olduklarına inanıyordu. Kadınların fiziksel çatışmaya karşı duydukları nefret o kadar güçlüydü ki ona göre “gerekli otoriteye sahip kadınlar diplomatik pazarlıklarda tüm ağırlıklarını ortaya koyarak fiziksel çatışmanın önüne geçebilirlerdi”.[10]

Bildiği bütün dillere, dürüstlüğüne ve amansız fedakarlıklarına rağmen Stancioff’un diplomatik kariyeri oldukça kısa sürdü. Stambolyski’nin 1923’ün Haziran ayında vahşice öldürülmesinin ardından bu eylemi protesto için ABD’ye dönmeden görevinden ayrıldı ve diplomasiye bir daha geri dönmedi. [11] Dokuz ay sonra İskoçyalı bir çay taciri olan Sör Alexander Kay Muir ile sessizce evlendi. [11] Stancioff, savaş sonrası uluslararası barış konferanslarının erkek egemen dünyasında parlayıp yok olan bir kuyruklu yıldız gibiydi. Diplomasi semalarında bir kadın yıldızın yeniden ortaya çıkıp parlaması için biraz daha zaman geçmesi gerekecekti. 

ÇEVİRİ: SEVDE BOLAT

Notlar

[1] “Impressions de Mlle Stancioff la première femme diplomate,” Le Petit Journal, 20 Temmuz 1922.

[2] Alexander Shabov, “Nadezhda Stanchova e parvata balgarka v diplomatsiyata,” Actual Nosvishtov, 15 Kasım 2018.

[3] Mari A. Firkatian, Diplomats and Dreamers: The Stancioff Family in Bulgarian History, Lanham, Maryland: University Press of America, 2008, 226, 236.

[4] “Impressions de Mlle Stancioff la première femme diplomate,” Le Petit Journal, 20 Temmuz 1922.

[5] “Echos,” La Liberté, 25 Temmuz 1922.

[6] Firkatian, Diplomats and Dreamers, 243-4.

[7] Firkatian, Diplomats and Dreamers, 242.

[8] Firkatian, Diplomats and Dreamers, 231.

[9] Firkatian, Diplomats and Dreamers, 244.

[10] Firkatian, Diplomats and Dreamers, 228.

[11] Shabov, “Nadezhda Stanchova.”

[12] “Gifted Girl’s Romance,” New York Herald, 17 Mart 1924.

ANA GÖRSEL: Nadejda Stancioff Muir, Source: Geni.com

TLP’yi takip edin