
Alp Yenen, Türkiye’de siyasal tarihin en tartışmalı isimlerinden birini anlatıyor.
Dr. Yenen, Leiden Üniversitesi Modern Türk Tarihi ve Kültürü Bölümü’nde yardımcı doçent olarak çalışıyor.
4 Ağustos 2022, modern Türkiye tarihindeki en tartışmalı figürlerden biri olan Enver Paşa’nın yüzüncü ölüm yıldönümüydü. İdealist bir kontrgerilla harekâtı subayı olarak kariyerine başlayan genç İsmail Enver (1881-1922), daha sonraları Osmanlı sultanına karşı isyan eden devrimci bir gerillaya dönüştü. 1908’de gerçekleşen II. Meşrutiyet’in kahramanlarından biri olarak ün salan Enver, Osmanlı hanedanına da damat olarak girmişti.
Enver, Osmanlı İmparatorluğu’nun Afrika ve Balkanlar’daki son topraklarının müdafaası için gönüllü oldu ve 1913’te Osmanlı hükûmetine karşı yapılan bir darbenin de liderliğini üstlendi. Birinci Dünya Savaşı başladığında Enver, artık “Paşa” unvanıyla Harp Nazırı ve esasen de askeri bir diktatördü. Savaşın sonunda ise Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı feci yenilginin sorumlusu olarak görülmüş, Ermenilere karşı işlediği savaş suçları yüzünden de idama mahkûm edilmişti.
Enver önce Berlin’e, sonra Moskova’ya kaçtı. Kısa bir süre sonra uluslararası siyaset sahnesine geri dönerek Avrupa emperyalizmine karşı bir İslami Enternasyonal kurdu. Kurtuluş Savaşı’na müdahil olmak için girişimlerde bulundu fakat başarısızlığa uğradı, bunun ardından da Bolşevik işbirlikçilerine sırtını dönerek Türkistan’daki Sovyet-karşıtı harekete katıldı. Henüz 41 yaşındayken, burada öldü.

Parçalanmakta olan imparatorlukların dört bir yanında devrimcilerin cirit attıkları asiler devrinin standartlarını düşündüğümüzde Enver Paşa’nın kariyeri belki de normaldi. Aradan yüz yıl geçtikten sonra baktığımızda ise bu kariyer olağanüstü gibi duruyor. Aynı şekilde kötü anılan diğer suç ortakları Talat ve Cemal’e benzer şekilde Enver, Osmanlı İmparatorluğu’nun geçiş dönemine dair birbirine zıt düşen anlatılarda bir yanda kahraman, öbür yanda kötü adamdır. Bu üçlü içinden Enver’in namı ise en esrarengiz olanıdır.
Essad Bey olarak da anılan Lev Nussimbaum 1932’de kaleme aldığı bir yazısında şöyle yazar: “Cebelitarık ile Çin arasında Enver’in adının nefretle ya da sevgiyle, melankoliyle ya da suya düşen hayallerle anılmadığı bir ev zor bulunur.” Ölümünün ardından gelen yüz yıl boyunca Enver’in namı Türkiye’de siyasi kimliğin bir mihenk taşı olmuştur. Ermeni Soykırımı iddialarına karşı çıkmanın resmi sembolü olarak görülen Talat’ın aksine Enver, Atatürk’ü sarıp sarmalayan kişi kültüne rakip haliyle her daim Kemalistlerin baş belası olmuştu.
“Cebelitarık ile Çin arasında Enver’in adının nefretle ya da sevgiyle, melankoliyle ya da suya düşen hayallerle anılmadığı bir ev zor bulunur.”
Essad Bey [Lev Nussimbaum]
Yine de Türkiye’deki Soğuk Savaş kültürü muhafazakâr milliyetçiler nezdinde Enver’in popülaritesini arttırdı. Bu grup, Enver’i Sovyetlerin boyunduruğu altında yaşayan Türki halkların Byron kahramanı olarak gördü. Solcu devrimci milliyetçiler ise Enver’i, Atatürk’e benzer şekilde, yeni Üçüncü Dünya’nın emperyalizm karşıtı bir kahramanı olarak nitelendirdi.
Soğuk Savaş’ın ardından yaşanan küçük çaplı bir Pantürkizm canlanması esnasında Enver’in naaşı Tacikistan’dan getirilerek 1996 senesinde devlet töreniyle Türkiye’de gömüldü. Post-Kemalizmin yeniden yükselmesiyle nüfuz sahibi liberal solcular Enver Paşa’yı Kemalist Türkiye’nin demokrasisi ve medeni gelişiminin üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan derin devletin esas kurucusu olarak kabul etti. Bu entelektüel trend, 2000’lerin sonunda İslamcı AKP’nin Kemalist askeri-yargı kompleksini parçalamasına da ön ayak oldu.

İslamcılar daima Jön Türkleri gizli Yahudiler, Masonlar ve Siyonistlerle dolu sözde ateist bir hizip olarak görürler. Bu doğrultuda da Osmanlı İmparatorluğu’nu kasten yok ettikleri ve “kafir” Kemalist rejimi yerine getirdikleri için suçlarlar. Enver bu kalıba kolayca sığmaz. İronik olarak Enver Paşa’nın etrafındaki kişi kültü, AKP rejiminin dümenini otoriterlik ve bayağı popülizme çevirmesiyle görülmedik bir popülerliğe ulaştı. Enver şimdilerde Batı karşıtı milliyetçiliğin, emperyal-milli ihtişamın nostaljisi ve sözde fedakâr militarizmi temsil etmektedir.
Enver’in gizemli şöhreti bugünkü Türkiye’de siyasi yönelimleri ortaya çıkarsa da tarihi bir aktör olarak da gizemi aynı şekilde devam ediyor. Şöhretlerin sosyal kurgular olduklarını ve siyasi etkileşimlerde gerçekten etki sahibi olan sembolik bir sermaye taşıdıklarını kabul etmeliyiz. Enver gibi ihlalci aktörler ise hem güçlü hem de tehlikeli kişiler olarak muğlak bir şöhrete sahiptir.
Şöhret objektifinden bakmak Enver’in Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki geri dönüşü, yükselişi ve düşüşünü anlamamıza yardımcı olur. Uluslararası çapta aranan bir savaş suçlusu olarak yayılan kötü şöhretine rağmen Enver kendisine güvenli yerler ve sponsorlar bulabilmişti. İslam dünyasındaki destansı imajı sayesinde hem dostları hem düşmanları Enver’in doğuyu ateşe verebileceğine inandılar. Britanya İmparatorluğu’nun Müslüman tebaasının ayaklanmaya başladığı bir kriz döneminde, kolonyal güçler Enver Paşa’nın Müslümanları yeni bir cihat için organize ettiğini hemen kabul ettiler.
Uluslararası çapta aranan bir savaş suçlusu olarak yayılan kötü şöhretine rağmen Enver kendisine güvenli yerler ve sponsorlar bulabilmişti, zira ihlalci bir kapasiteye sahipti. Müslüman dünyasındaki destansı imajı sayesinde hem dostları hem düşmanları Enver’in doğuyu ateşe verebileceğine inandılar. Britanya İmparatorluğu’nun Müslüman tebaasının ayaklanmaya başladığı bir kriz döneminde kolonyal güçler Enver Paşa’nın Müslümanları yeni bir cihat için organize ettiğini hemencecik kabul ettiler.
Şöhretini korumak isteyen Enver, Britanya İmparatorluğu’na karşı anti-kolonyal bir cihat hareketi organize etti. Enver, Sovyet Rusya ile Kemalist Türkiye arasındaki devrimci diplomaside rol aldı. Şöhreti, Enver’i devletlerarası ilişkilerin durağanlaşmasına bir tehdit haline getirdi. Enver’in sözde Bolşevik-İslamcı saldırılarının etrafını sarıp sarmalayan tuhaf komplo teorileri sayesinde Kemalistler, İtilaf Devletleri yetkilileri nezdinde daha ılımlı olan taraf olarak görüldü. İronik bir şekilde Enver’in Türkistanlı isyancılar arasındaki imajı Sovyetlerin buradaki askeri baskılarını arttırdı. Enver şöhretiyle hem ödüllendirilmiş hem de cezalandırılmıştı.
Enver gibi ihlalci aktörlerin şöhretlerini anlamak için post-heroic bir yaklaşım getirebiliriz. Ancak bunu yaparken Enver’i “manyak” bir yıkıcı kuvvet olarak değersizleştirmemeliyiz. Hoşlansak da hoşlanmasak da, Michael Reynolds’un da çok doğru bir şekilde ifade ettiği üzere, Enver’i ciddiye almalıyız. Her ne kadar büyük hedeflerinde başarısızlığa uğrasa da Enver, yeni küresel düzen kurulurken kilit bir rol oynadı. Bugünkü Türkiye’de siyasi bakış açılarını deşifre etmek için bir araç olarak kullanmanın yanı sıra Enver’in şöhreti, bu dönüşüm döneminin unutulmuş zorluklarına apayrı bir ışık tutar.
Çeviri: Sevde Bolat
TLP’de yayınlanan blog ve podcastler Lozan ve mirası ile ilgili bilgiye dayalı tartışma amaçlı olup, yayınlarımızda yazarlarımız ve konuklarımız tarafından ortaya atılan fikir ve görüşler, TLP’nin, partnerlerimizin, koordinatörler ve katılımcılarımızın görüşlerini mutlaka yansıtmamaktadır.