
Zeynep Kaşlı bize bir demiryolu üzerinden Yunanistan ve Türkiye arasında kaçan ve yakalanan fırsatların hikayesini anlatıyor.
Lozan Antlaşması ile Meriç nehri, Yunanistan ve Türkiye’yi ayıran doğal bir sınır olarak belirlendi. Bu nehrin ötesinde kalan Türk bölgeleri Karaağaç ve Bosnaköy, Lozan’da Türkiye’ye savaş tazminatı olarak verildi. Türk-Yunan Mübadele Anlaşması’nın ardından gerçekleşen mübadele ile Karaağaç’ta yaşayan Rumlar sınırın hemen öte yanındaki Kestanelik (Kastanies) ve Kumçiftliği (Orestiada)’ne yerleştirildi, terk ettikleri evleri ise artık Yunan Trakyası ve Makedonya’dan gelen Türk mültecilerinin yuvası olmuştu. Her ne kadar iki ülke arasındaki sınır resmen mühürlenmiş olsa da Karaağaç tren istasyonu ve çevresi neredeyse elli sene boyunca ortak bir iletişim bölgesi olarak kalarak ailevi, kişisel ve ekonomik bağlar paylaşan Kumçiftliği ve Edirne sakinlerine hizmet etmeye devam etti.

MERİÇ/EVROS’TA RUM MÜBADİLLER, 1922
KAYNAK: AINITES.GR
Karaağaç demiryolu hattı 1873 yılında Rumeli Demiryolu Şirketi tarafından inşa edilmiş olsa da Mimar Kemalettin tarafından düzenlenen bu demiryolu ancak 1914’te açıldı. İstanbul’u Viyana’ya bağlayan bu demiryolu, Lozan Antlaşması öncesinde Meriç Nehri’ni Uzunköprü (Pythion) üzerinden geçip kuzeye devam ederek, kuzeyde Bulgaristan’a doğru devam etmeden önce sınırın öte tarafındaki Karaağaç’ta dururdu. Lozan Antlaşması’nın 107. maddesi bu bölgeye Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından seçilecek bir komiser atanması kararlaştırıldı. Komiserin görevi “Türkiye veya Yunanistan’dan gelen veya buralara giden yolcuların, bu geçişten ötürü pasaport veya gümrük ile bağlantılı hiçbir inceleme formalitesine, vergi veya ücrete tâbi tutulmamasını” sağlamaktı.

KAYNAK: LIFO.GR
Lozan’ı takip eden yıllarda Kestanelik-Karaağaç yöresi bölgesel bir etkileşim merkezi olarak kalmaya devam etti. 1930’lu yılların başında yerel bir gazete olan Edirne Postası, Çörekköy (Kestanelik) pazarını “sınır hattında yaşayan arkadaş ve ailelerin yerel ürünlerini takas ettiği bir toplanma alanı” olarak tanımlamıştır. Her ne kadar savaş sonrası dönemde daha sıkı tutulan sınır kontrolleri bu pazarı bitirdiyse de, Karaağaç’ın eski sakinleri bölgelerarası ticaretin küçük çaplı da olsa bir şekilde 1960’ların sonuna kadar devam ettirdiler. Örneğin Yunan makinistler ucuz Türk şekeri ile Yunan kahvesini takas etmeye gelirlerdi.

KAYNAK: RETOURS.EU
1970’lerin başından itibaren Karaağaç Tren İstasyonu’nun sınırın her iki tarafında inşa edilen ayrı demiryolları, artan bürokratik formaliteler ve gümrük vergileri sebebiyle artık ticaret ve etkileşim merkezi olarak faaliyet göstermediğini görüyoruz. Bunların yanı sıra, Kıbrıs Meselesi bölgedeki Türk askerinin sayısında artışa ve Yunanistan tarafında ise bölgede yeni mayınlar döşenmesine yol açmıştır. Bir zamanların geçirgen sınırı, bir duvar haline geldi.
Zaman içinde Karaağaç Tren İstasyonu yeni kurulan Trakya Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesi binası oldu. 1996 yılında Trakya Üniversitesi “Sevr’i yeniden hayata döndürmeyi ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini alaşağı etmeyi amaçlayan iç ve dış [düşmanlara] karşı durmak” amacıyla bu kampüste bir anıt inşa etme planını duyurdu. Bu duyurunun ardından hızlıca gerçekleştirilen bir bağış kampanyası ve Edirne Belediyesi ile Edirne Sanayi ve Ticaret Odası’nın destekleri ile “Lozan Anıtı, Müzesi ve Meydanı” 1998 yılının Temmuz ayında açıldı.

Lozan Anıtı, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu temsil eden Lozan Antlaşması’nın rolünü tasdik eden ve önemini vurgulayan bir yapı olarak inşa edildi. Ancak aynı yıl ironik bir şekilde Yunanistan ve Türkiye ilişkilerinin iyileştiği döneme rast gelir. Edirne iş dünyasının memnuniyetle karşıladığı bu gelişme, yerel halkın Pazarkule Sınır Kapısı’nın 24 saat açık tutulması yönündeki talebini beraberinde getirdi ve yerel halkın talebine uygun olarak Yunanistan ve Türkiye, bu hususta anlaşmaya vardılar. Bu olumlu gelişmeler, iki toplum arasındaki eski bağları daha da yeşertti ve yenilerini doğurdu. Ancak bu bağlar iki ülke arasındaki anlaşmazlıklardan etkilenmeye devam etti.
2016 yılında Karaağaç kampüsünün binalarından bir tanesi “Millî Mücadele ve Lozan Müzesi”ne dönüştürüldü. İlk katı askeri ve diplomatik belgeler, fotoğraflar ve eserler ile Trakya’da Milli Mücadele’ye katılan yerel komutanların biyografilerine yer verir. İkinci kat ise genel olarak Lozan müzakerelerine adanmıştır. Müze girişindeki tabelanın da belirttiği gibi, müze genç nesli atalarının çektikleri sıkıntılar hakkında bilgilendirmek amacı taşımaktadır.

Türkiye’nin en batı noktasındaki eski tren istasyonu, Lozan Anıtı ve Lozan Müzesi, ulus devletin “değişken görüntüsünü” temsil eder. Bu değişken görüntü Trakya’da yerel ötesi bağların tarihe karışmasını ve iki toplumun bir arada yaşadığı zamanların artık yavaş yavaş hafızalardan silinen bir masala dönüşmesini temsil eden “yitirilmiş topraklar” anlatısını simgeler. Sınır ilçesinin rutin günlük yaşantısında bugünün Karaağaç Kampüsü yeni evlenen ve fotojenik bir arka plan arayan çiftleri kucakladığı gibi Yunanca dahil birçok dilde tutulan dilekleri dinleyen bir dilek ağacına ev sahipliği ediyor ve aynı zamanda İsmet İnönü’nün büstü ile selfie çekmeye gelen bazı Yunan misafirleri ağırlıyor. Tüm bunlar belki de hatırlama eyleminin bazen hiç tahmin edemeyeceğimiz yüzleriyle yeniden hayat bulabileceğini gösteriyor.
ANA GÖRSEL: GEZIBAHCESI.NET